Yaşam koşulları, özellikle şehir yaşantısı, yorgun düşmemize sebep olabiliyor. Bunu engellemek ve enerji düşüklüğü ile baş etmek ise bizim elimizde. Enerji düşüklüğü ile baş etmek zor gibi gözükse de aslında düşünüldüğü gibi zor değil… Yaşam tarzında yapılacak birkaç ufak değişiklik ve dikkat edilecek noktaları es geçmemek önemlidir. Yaşamımız, tamamen bize özel olduğu için bunu dolu dolu, mutlu ve sağlıklı bir şekilde geçirmek için enerji konusuna da oldukça dikkat etmek gerekiyor. Bizim elimizde olan bu durumu en iyi şekilde değerlendirmek de 3 altın kuraldan geçiyor. Bu kurallar, uygulanabilir oluşu ile dikkat çekerken daha enerjik hissetmemizi ve sağlıklı bir hayata sahip olmamızı sağlıyor.
Beslenme, sağlığı, kilo kontrolünü ve hayat kalitesini doğrudan etkiliyor. Bu nedenle sağlıklı beslenmenin sadece diyet programı olarak değil yaşam düzeni olarak görülmesi gerekiyor. Çünkü hayat kalitesinin yükselmesi ve enerjik hissetmek, beslenmeden geçiyor.
Hazır ve dondurulmuş gıdalar tercih etmek sağlıksız bir yaşamın kapılarını açarken aynı zamanda da enerjimizin günden güne düşmesine sebep oluyor. Hücrelerin enerji üretmesi ve bunun da yaşamınıza yansıması için besin değerleri bakımından zengin, vitamin ve mineral açısından yüksek besinlerin tercih edilmesi gerekiyor. Hazır ve sağlıksız gıdaların vücutta enerji üretmekten çok serbest radikal üretimini tetiklemesinden dolayı böylesi besinleri tüketip enerjik olmak hayal oluyor. Vücudumuzun pili ve enerji deposu olan mitokondriler, kaynak olarak bu besinleri kullanamıyor ve kaynak bulamadığı için de vücuda enerji sağlayamıyor. Bu nedenle enerjik hissetmenin ilk kuralı, beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirmek oluyor.
Doğa, her zaman sağlığımız için en iyi olanı içinde barındırıyor. Mecburen şehir hayatında yaşasak bile doğaya ve doğal olana özlem, hiçbir zaman bitmiyor. Bu özlemin altında yatan sebep ise; aslında vücudumuzun talebi oluyor.
Kapalı alanlarda uzun süre kalmak, enerjimizi düşürüyor. Hücreler, enerji üretmek için oksijene ihtiyaç duyuyor. Bunu kapalı alanlarda yeteri kadar karşılayamadığımızdan dolayı da enerjik hissetmek oldukça güç oluyor. Doğada vakit geçirmek ise vücudumuzu şarj ediyor. Böylelikle daha enerjik hissetmenin kapılarını bizlere açıyor. İş yoğunluğundan vakit bulamama sorunu yaşasak dahi kendimiz ve sağlığımız için boş zamanları doğada geçirmek en doğru seçenek oluyor. Sahiller ve ormanlar, sağlığınıza katkı sağlamak ve enerjinizi yükseltmek için sizleri bekliyor.
Güneşli günlerde, yağmurlu günlere nazaran insanların içini mutluluk kaplamasının psikolojik nedenleri dışında biyolojik etkileri de bulunuyor. Çünkü güneşten aldığımız D vitamini, bizi daha enerjik yapmanın altın kuralı arasında yer alıyor.
D vitamini, güneşten doğal yollarla alabileceğimiz bedava ve gerekli bir vitamin olarak karşımıza çıkıyor. Enerji düşüklüğünün altında yatan sebeplerde de vitamin eksikliği barındığı için bu vitamini vücudumuzda depolamak önemli bir yere sahip oluyor. Özellikle bu yaz günlerinde güneşten daha fazla yararlanabileceğimiz zamanları değerlendirmemiz ve güneş ışığından yararlanmamız gerekiyor. Açık alanlarda ve güneşte geçireceğimiz her bir saniye, bize enerji olarak geri dönüyor.
https://www.health.harvard.edu/energy-and-fatigue/9-tips-to-boost-your-energy-naturally
https://www.webmd.com/balance/guide/boost-energy#1
https://www.smh.com.au/business/small-business/how-to-feel-energetic-all-day--six-secrets-of-sustained-energy-20100928-15urw.html
TÜM SEÇKİN ECZANELERDE